Bitişiğine inşa edilen otoyoldan dolayı taşınmazda meydana gelen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiası

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/06/20220610-20.pdf

        10/6/2022 tarih ve 31862 tarihli sayısında yayınlanan 16/3/2022 tarih ve Başvuru Numarası: 2019/25419

 

BAŞVURUNUN KONUSU

  1. Başvuru, bitişiğine inşa edilen otoyoldan dolayı taşınmazda meydana gelen zararın karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

  1. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
  2. Başvurucular Ali Galip Çetiner 1956 doğumlu olup Denizli’de, Ayşe Kocaoğlu ve Şengün Kocaoğlu sırasıyla 1954 ve 1959 doğumlu olup İzmir’de ikamet etmektedir. 1952 doğumlu olan Hasan Fehmi Çetiner ise bireysel başvurudan önce -30/11/2017 tarihinde- vefat etmiştir.
  3. İzmir ili Balçova ilçesi Yahya Deresi mevkiinde kâin 21L-1A pafta 429 ada 9 parsel sayılı 146 m² büyüklüğündeki taşınmaz, başvurucuların murisi adına tapuda kayıtlı iken murisin ölümü sebebiyle 16/12/2010 tarihinde başvuruculara intikal etmiştir. Taşınmaz üzerinde 1974 yılında inşa edilen mesken niteliğinde iki katlı bir yapı bulunmaktadır.
  4. Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından 2002 yılında taşınmazın bitişiğinde İzmir çevre yolu Balçova İkiztepeler Viyadüğü inşa edilmiştir. Otoyol ile taşınmaz arasında 3,60 metre genişliğinde bir yol bulunmaktadır. Otoyolun kenarında korkuluklar ve ses perdesi inşa edilmiştir.
  5. Başvurucular 25/2/2016 tarihinde İdareye müracaat ederek taşınmazın kamulaştırılması ya da takas edilmesi veya başka bir yerden imar hakkı verilmesi talebinde bulunmuştur. İdare 9/3/2016 tarihli yazıyla talebi reddetmiştir. Yazıda; taşınmazın yol inşaatı veya emniyet şeridi olarak kullanılmasının söz konusu olmaması sebebiyle kamulaştırılmasına ihtiyaç bulunmadığı, diğer iki talep yönünden ise ilgili belediyeye başvurulması gerektiği belirtilmiştir.
  6. Başvurucular 30/9/2016 tarihinde İzmir 5. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) İdare aleyhine tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucular, taşınmazın uygulama imar planında konut alanı içinde kalmasına rağmen bitişiğinde inşa edilen İzmir-Çeşme otoyolu sebebiyle konut olarak kullanılmasının imkânsız hâle geldiğini belirtmiştir. Başvurucular otoyoldan neşet eden ses, ışık ve sarsıntıların konuttaki yaşam kalitesini düşürdüğünü, binanın hemen önündeki köprü dolayısıyla manzaranın kapandığını, güneş ışığının kesildiğini ve tekinsiz bir yer hâline geldiğini ileri sürmüştür. Başvurucular ayrıca evin önündeki küçük yoldan araç geçişinin güç olduğunu, bu durumun acil hâllerde ambulans veya itfaiye aracı girişini imkânsız kıldığını iddia etmiştir. Taşınmazın 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 12. maddesi uyarınca kamulaştırılması gerektiğini öne süren başvurucular, İdarenin inşa ettiği otoyol sebebiyle zarara uğrayan taşınmazın tam bedelini ödemesi gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucular sonuç olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 105.000 TL tazminatın ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
  7. İdare Mahkemesi 23/1/2018 tarihinde taşınmaz mahallinde keşif yapmıştır. Keşif sonrası bilirkişi heyetince tanzim edilen 13/4/2018 havale tarihli raporda özetle şu tespitler yapılmıştır:
  8. Binanın önündeki yol, tek şeritli olarak araç trafiğinde kullanılabilir durumdadır. Taşınmaza erişim konusunda bir sorun bulunmamaktadır.
  9. Mevcut otoyolun viyadük ayakları yapıdan uzakta olup otoyol trafiğinin yol açtığı titreşimlerin yapıya zarar vermesi söz konusu değildir.

iii. Otoyolun kenarında standartlara uygun korkulukların bulunması ve otoyol ile yapının bahçe duvarı arasında 4 metrelik mesafenin olması nedeniyle otoyolda oluşacak bir kazanın yapıya zarar vermesi olası görünmemektedir.

  1. Otoyol kenarında ses perdesi inşa edilmiş olması nedeniyle seyir hâlindeki araçlardan fırlatılabilecek cisimlerin rahatsızlık vermesi güçtür.
  2. v. Otoyolun yol açtığı ses ve gürültü yapıyı olumsuz yönde etkilemektedir. Gürültünün taşınmazın tercihinde yol açtığı azalma, köşe parsel olması ve yola cepheli hâle gelmesiyle belli ölçüde dengelenmişse de bu durum taşınmazın değerinde toplam %5’lik bir değer azalmasına yol açmıştır.
  3. Dava tarihi itibarıyla taşınmazın değeri 399.304 TL, taşınmazda oluşan değer yitimi ise 19.965,20 TL olarak tespit edilmiştir.
  4. İdare Mahkemesi 26/8/2018 tarihinde davayı kısmen kabul ederek 19.965,20 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte başvuruculara ödenmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, otoyol yapımında kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırı bir yön bulunmasa da bölgede oturan ve çalışan herkesin yararlandığı söz konusu otoyolun başvurucuların taşınmazını etkilemesi sebebiyle başvurucular yönünden özel ve olağan dışı bir zarara yol açtığı belirtilmiştir. Kararda; nimetlerinden tüm toplumun yararlandığı kamusal bir faaliyetin külfetinin sadece belli kişi veya kişilerin üstünde bırakılamayacağı, fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince tazminat ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bilirkişi heyetince hazırlanan raporun hükme esas alınmaya elverişli olduğunun vurgulandığı kararda, taşınmazın değerindeki azalmaya tekabül eden 19.965,20 TL’nin hisseleri oranında başvuruculara ödenmesi gerektiği açıklanmıştır.
  5. Taraflar karşılıklı olarak istinaf yoluna başvurmuştur. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 17/4/2019 tarihinde İdarenin istinaf istemini kabul ederek İdare Mahkemesi kararını kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, taşınmazın konut alanında kalması ve imar planlarından kaynaklı bir kısıtlamaya tabi tutulmamış olması sebebiyle İdarenin taşınmazı kamulaştırma zorunluluğunun bulunmadığı belirtilmiştir. Kararda, imar planlarıyla ilgili işlemlerin işleme konu taşınmaza komşu olan taşınmazlarda değer azalışına yol açmasının İdareye tazmin borcu yüklediğinin kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir. Kararda ayrıca otoyola komşu olmanın taşınmazı kullanılamaz hâle getiren ve idarenin kusursuz sorumluluğunu doğuran bir olgu olarak görülemeyeceği vurgulanmıştır. Kararda son olarak bilirkişi raporunda, otoyola yakın konumda yer almanın taşınmazda gayrimenkul sektörü açısından %5 oranında değer azalmasına yol açtığı belirtilmiş ise de hukuken kabul edilebilir teknik bir hesaplamaya dayanmayan bu kanaat açıklamasına dayanılarak hüküm kurulmasında hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir.                                                                                                                           52.Somut olayda İdarenin korkuluk koyması, ses perdesi inşa etmesi gibi birtakım önlemler aldığı görülmektedir. Bu tedbirlerin kaza sırasında otoyoldan aşağıya araç düşmesinin ve trafikteki araçlardan fırlatılan cisimlerin evlere zarar vermesinin önlenmesi yönünden etkili olduğu bilirkişi raporunda saptanmıştır. Buna karşılık otoyol trafiğinin yol açtığı ses ve gürültünün etkisinin kabul edilebilir düzeye çekilmesi için bir tedbir alındığı dosya kapsamından anlaşılamamıştır. Otoyoldan neşet eden ses ve gürültünün tesirinin asgariye indirilmesi yönünde ne tür tedbirler alınabileceğini karara bağlamak Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bu konuda günümüz teknik imkânlarını ve bütçe olanaklarını gözeterek karar verme yetkisi idari makamlardadır. Ancak teknik ve mali imkânların yetersizliği sebebiyle önlem alınamadığı durumlarda malikin zararının uygun bir tazminat ödenmek suretiyle telafi edilmesi gerekmektedir.
  6. 53. Bölge İdare Mahkemesi kararında ayrıca bilirkişi raporundaki %5 değer azalışına ilişkin değerlendirmenin soyut ve hukuki mesnetten yoksun olduğu vurgulanmıştır. Kuşkusuz ilk derece yargılaması aşamasında temin edilen bilirkişi raporundaki bu tespitin gerçeği yansıtmaması hâlinde bunun yargılamanın sonucunu etkileyeceği ihtimali barizdir. Ancak Bölge İdare Mahkemesinin yeni bir bilirkişi görüşüne başvurmadığı görülmektedir. Otoyol trafiğinden kaynaklanan ses ve gürültünün otoyola komşu binalardaki yaşam standardını ne derece etkileyeceği ve taşınmazda ne oranda değer azalışına yol açacağı konusu hâkimlik bilgisiyle çözülemeyecek teknik meseledir. Bölge İdare Mahkemesinin bilirkişiye başvurmadan ilk derece yargılaması aşamasında temin edilen bilirkişi raporundaki bu değerlendirmeyi itibar edilemez bulması mülkiyet hakkının usul güvencelerinin gerektirdiği özende bir yargılama yapılmaması sonucunu doğurmuştur.
  7. 54. Sonuç olarak somut olayda derece mahkemelerinin tek başına imar planı işlemlerinin ve buna bağlı olarak viyadük inşa edilmesinin hukuka uygun olmasından hareket edip kamu makamlarının ses ve gürültünün komşu taşınmazlara etkisinin makul düzeye indirilmesi için herhangi bir tedbir almadıklarını gözetmemiş olması bütün zarara tek başına başvurucuların katlanması sonucuna yol açmıştır. Bu yaklaşım başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemiştir. Bu durumda başvuruculara herhangi bir tazminat ödenmediği de dikkate alındığında mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.
  8. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.                                                                                                                                                             VI HÜKÜM                                                                                                                                                                       A. 1. Başvurucu Hasan Fehmi Çetiner yönünden başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,                                                                                                                                                                              2.Avukat Mustafa Kemal Turan’ın 2.000 TL disiplin para cezası ile CEZALANDIRILMASINA                             B.  Diğer başvurucular yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,                                                                                                                                                                               C. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,               D. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 5. İdare Mahkemesine (E.2016/1149, K.2018/941) GÖNDERİLMESİNE,                                                                                                                                                    E. Başvurucuların tazminat talebinin REDDİNE,                                                                                              F. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin Hasan Fehmi Çetiner dışındaki başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,                                                                    G. Ödemenin kararın tebliğini takiben Hasan Fehmi Çetiner dışındaki başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,                       H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Write a comment:

Notice: Undefined variable: user_ID in /home/erhankaplan/alikaplan.net/wp-content/themes/auto-repair/comments.php on line 100

You must be logged in to post a comment.